‘Evde üçten fazla hayvan bulunmayacak’ maddesini okuduk yasa teklifinde. Bu konunun hukuki boyutu nedir?
E.K.: Kanunda “Bir evde şu kadar hayvan bulundurulmalı” gibi ibareler ve tabii ki buna ilişkin bir hüküm yok. Bu konu ile ilgili bir hukuki boyut henüz bir hükme de bağlanmamış durumda. Ama burada amaç evlerde bakılan farklı ve çeşit cins hayvanların doğal ortamlarında bakılması ve daha iyi bakılmasıdır. Zira bir evde çok çeşit hayvan olursa ve bakan kişi hepsine yetişemezse orada bulunan hayvanlara yazık oluyor çünkü hiçbir hayvan bakımsız bir ortamda özgürlüğüne kilit vurulmuş olarak yetiştirilmek istemez. Aslında hedeflenen bu. Ancak aynı hüküm evinde 4-5 tane kediye bakan insanı da kapsadığından tartışmalı ve hayvan severler tarafından oldukça olumsuz karşılanan bir teklif niteliğindedir.
İnsanların hayvan bakma hakkı sınırlandırılabilir mi?
Ş.A.: Tabii ki sınırlandırılamaz. Eğer hayvan sayısı yüzünden komşulara rahatsızlık veriliyorsa, bu konuda mevzuat zaten açık ve net. Çok nadir olan bu durumlarda gerek Tarım Orman Müdürlükleri gerekse zabıtalar kanunu uyguluyor, önlemler alınıyor, hayvanlara el konarak evden tahliyelere kadar gidiliyor. Ama bu konuyu bu şekilde genelleştirerek kanun maddesi haline getirmek hem insanlar hem de hayvanlar açısından sakıncalı olacaktır.
Hayvan haklarını korumak için hukuksal anlamda başka neler yapılabilir?
E.K.: Her ne kadar yasalar mevcut olsa da öncelikle hukuki bir denetim mekanizması getirilmeli. Halihazırda zaten barolar nezdinde kurulmuş olan Hayvan Hakları Merkezleri veya komisyonları mevcut. Ancak sahipsiz bir hayvanın işkence görmesi durumunda olay savcılığa intikal edildiğinde yapılan soruşturma çok zayıf kalıyor. Aynı şekilde yasa hayvanları ‘can’ değil de ‘mal’ olarak nitelendirdiği için yargılama esnasında hayvanın hakkı dikkate alınmıyor veya önemsenmiyor. Hayvanları koruyacak emsal kararlar çok az. Kanunlar ve uygulamalar arasında zıtlık azaltılır ve yargıda hayvanların hakları daha çok korunursa en azından yapılan değişiklik tam anlamıyla yerine getirilmiş olacaktır.
Ş.A.: Öte yandan hep sokak hayvanlarından, kedi, köpekten bahsediyoruz. Ancak faytonlara koşulan atların da, deneyde kullanılan hayvanların da, hayvanat bahçelerinde kötü koşullarda esir edilen yaban hayvanlarının da, doğalarından koparılıp şiddetle eğitilen, hayat süreleri çok kısalan yunus parklarındaki deniz canlılarının da, av ve av turizmi adı altında acımasızca katledilen hayvanların da, kürkü için felaket koşullarda üretilen sonra da canlı canlı yüzülen kürk hayvanlarının da, süt ve üretim çiftliklerinde eziyet içinde sömürülen hayvanların da, havai fişekler yüzünden yuvalarından düşen kuş yavrularının, kalp krizi geçiren hayvanların da haklarını korumamız gerekmez mi?
Ülkemizde hayvan haklarından bahsedebilmek için sadece gözümüzün önündekiler için değil, hiç görmediğimiz hayvanların da yaşamlarını güvence altına alacak kanunlar çıkmalı. Dünyanın farklı yerlere gittiği, değerlerin, ölçülerin değiştiği, acı da olsa dünyanın efendisi olmadığımızı çok iyi anladığımız şu günlerde, aslında dünya üzerinde diğer canlılarla eşit haklara sahip olduğumuzu, onların haklarını gasp etmeden, yaşamlarına saygı duymamız gerektiği gerçeğini özümsersek, belki o zaman huzura ereriz ve dünya daha iyi bir yer haline gelir.